Gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biri olan Black Mirror yılbaşına özel bölümüyle biz seyircilerine güzel bir hediye armağan etti. Distopya konulu hemen her diziyi ve filmi izleyen biri olarak, bu dizide yansıtılan gelecek tasvirini büyülenerek izliyorum her bölümünde.
Black Mirror; insanı, modern zamanın en önemli silahı olan teknolojiyle ürkütmeyi başardığı için diğerlerinden farklı.
''White Christmas'' da, aynı çizgiyi koruyan, seyircilerin beklentisini karşılayan bir bölüm olmuş.
Türkiye’nin en kapsamlı uluslararası sanat fuarı 9'uncu Contemporary Istanbul 16 Kasım'da sona erdi. Bölgenin en geniş yelpazeye sahip ve en büyük uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul, 13-16 Kasım 2014 tarihlerinde 520 sanatçı, 23 ülkeden 108 çağdaş sanat galerisi ile beraber 70.000’den fazla ziyaretçiyi İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı ve İstanbul Kongre Merkezi’nde buluşturdu. Ben de fuardan izlenimlerimi vakit bulabildikçe birkaç kareye sığdırmaya çalıştım.
Filmin Konusu:Filmin geçtiği yakın gelecekte yeryüzünde yaşam, artan kuraklık ve iklim değişiklikleri nedeniyle tehlikeye girmiştir. İnsan ırkı yok olma tehlikesiyle yüzyüzedir. Derken yeni keşfedilmiş bir solucandeliği, tüm insanlık için umut olur. Buradan geçip boyut değiştirerek daha önce hiçbir insanoğlunun erişemediği yerlere ulaşmak ve insanoğlunun yeni yaşam alanlarını araştırmak ise bir grup astronot-kaşife kalır. Bu kaşifler, geçen 1 saatin dünyadaki 7 yıla bedel olduğu ortamda hem hızlı ve cesur olmak zorunda kalacaklardır.
Uzaya ilgi duyanların uzun süredir bekledikleri ''Interstellar'' filmi bu haftasonu itibariyle vizyona girdi ve biz bilimkurgu severlere adeta bayram sevinci yaşattı. Kara delik, yerçekimi, quantum fiziği, izafiyet teorisi gibi kavramları inceleyen film, Christopher Nolan'ın en beğendiğim filmlerinden biri oldu. Gerek senaryosu gerekse konunun işlenişi ve kullanılan görseller oldukça etkileciydi. Bu nedenle bilimkurgu sevenlerin kesinlikle kaçırmamasını diliyorum. Hans Zimmer'in büyüleyici müzikleriyle birlikte de film adeta tamamlanmış. Oscarlı oyuncu Matthew McConaughey ise Cooper rolünde yine oscarlık bir performans sergilemiş. Bize de izleyip keyif almak düşüyor :)
2. Dünya Savaşı hakkında ne bulsa izleyen biri olarak, ne zamandır gelmesini beklediğim bir film daha girdi vizyona. Brad Pitt'in imzasını taşıdığı Fury, 1945 yılının Nisan ayında, İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde geçiyor veKomutan Wardaddy, topçu Boyd Swan, yükleyici Grady Travis, şoför Trini Garcia ve yardımcı şoför Norman'dan oluşan müfrezenin, 300 düşman askeriyle karşılaştığı ve tüm imkansızlıklarla savaşmak zorunda kaldığı 24 saati konu alıyor. Beş askerden oluşan küçük ekip, zırhlı tanklarıyla, Almanya'da savaşın ortasında kalır ve bu ekip bölgede kalan son Amerikan ordusu askerlerinden oluşur. Birlik az sayıda askerden oluşmasının yanı sıra cephane anlamında da bir hayli zor durumdadır. Gruba komuta eden Çavuş Wardaddy'nin Avrupa'nın tamamını yıkıma uğratan bu savaştaki son görevi, askerlerini Nazi birliklerinin kuşatması altında olan bu bölgeden sağ salim çıkarabilmektir. 20. yüzyılın en kanlı senelerinden biri olan 1945 yılında geçen ve müfrezenin geçirdiği bir günü ele alan savaş dramının yönetmeni ve senaristi David Ayer. Filmin başrollerini ise Brad Pitt, Shia LaBeouf ve Logan Lerman paylaşıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13. kez düzenlenen Filmekimi, 11-17 Ekim tarihleri arasında sinema keyfini Türkiye'nin farklı şehirlerine taşımaya devam ediyor. Her yıl olduğu gibi merakla beklenen filmler, Türkiye'de ilk defa beyazperdeyle buluşuyor. Prömiyerini Sundance, Cannes, Venedik ve Toronto gibi festivallerde yapan 40'a yakın film, 7 gün boyunca İstanbul'da, Ekim ayı boyunca da Türkiye'nin dört bir yanında sinema salonlarında gösteriliyor.
Genç yönetmen Damien Chazelle'nin Sundance'a damgasını vuran, hem seyirci hem de jüri ödülünü kazanarak öne çıkan filmi ''Whiplash'', Filmekimi'nde merakla beklediğim filmler arasındaydı. Dün, Filmekimi'nin açılış gününde filmi izleme şansı buldum. Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi. Yönetmenin hem gerilim hem de mizahi unsurları kusursuzca işleyişi hem de başroldeki
Miles Teller ve Oz dizisinde ''Vern Schillinger'' rolüyle tanıdığımız J.K.Simmons'un olağanüstü oyunculuğu filmi etkileyici kılıyor. Ayrıca benim gibi Jazz severlerin filmden büyük bir müzikal haz alarak ayrılacağını söyleyebilirim.
Emmy Ödülleri'nde ''Yılın En İyi Belgeseli'' seçilen ''İklim Değişikliği ve Biz'', insanların iklim değişikliği üzerindeki etkisini Harrison Ford, Jessica Alba, Matt Damon ve Arnold Schwarzenegger gibi Hollywood yıldızlarının sunumlarıyla ekranlarınıza getiriyor.
Yapımcılığını James Cameron, Jerry WeinTraub ve Arnold Schwarzenegger'in üstlendiği çığır açan belgesel dizi, insanların iklim değişikliği üzerindeki etkisini konu alıyor.
Orjinal adı ''Years of Living Dangerously'' olan belgesel, Sandy Kasırgası'nın getirdiği yıkımdan Ortadoğu'daki kuraklığın yol açtığı ayaklanmalara kadar iklim değişikliğinin dünyanın farklı yerlerindeki etkilerini, Hollywood'un önde gelen yapımcıları ve ünlü Hollywood yıldızlarının sunum yeteneğiyle birleştiriyor. Belgesel dizi, iklim değişikliğinin insanların günlük hayatında yarattığı güncel ve yoğun etkiyi tasvir etmeye çalışırken insanların bu konuda nasıl bir aksiyon alabileceğini ve çözümde nasıl yer alabileceklerini gösteriyor.
Harrison Ford, Jessica Alba, Ian Somerhalder, Don Cheadle, Matt Damon, Olivia Munn ve yapımcılar arasında yer alan Arnold Schwarzenegger gibi Hollywood yıldızlarının muhabirlik yeteneklerini de keşfeden başarılı yapımın 28 Eylül Pazar günü saat 21.00'da ekrana gelen ilk bölümünde üç farklı çevresel soruna değiniliyor ve konuya dikkat çekmek için aynı anda Nat Geo HD, Nat Geo Wild, Nat Geo People, Foxlife, FX ve Foxcrime ekranlarında yayınlanıyor.
9 bölümlük belgesel dizisi, birbirinden ilginç görüntüleri içeren 60'ar dakikalık bölümlerden oluşuyor.
Eylül ayının en güzel haberini yeni programının tanıtımıyla Cem Seymen müjdeledi.
Para Dedektifi programının da sıkı bir takipçisiydim ve bloğumda da yer vermiştim. Cem Seymen'in yaptığı kaliteli programlar televizyon izleme sebebim. Hem ele aldığı konular ve hem de bu konuları işleyişi ve sunuşu açısından takdir edilesi bir aydın. Memleket meselelerine kafa patlatan, çözümler bulmaya çalışan, bunun için soran , sorgulayan, araştırmacı gazetecilere öyle ihtiyaç var ki..Kendisi adeta bunu misyon edinmiş bir kişilik. Mesleğini de severek yaptığını her haliyle belli ediyor.
Cnn Türk-BBC World işbirliğiyle gerçekleşecek olan Yeni Ufuklar programıyla Cem Seymen, Türkiye'nin dört bir yanındaki girişimcilerle, bilim insanları ve akademisyenlerle bir araya gelerek önümüzdeki yıllarda yaşamlarımızı değiştirecek olan ileri bilim ve teknolojiyi ekranlarımıza getiriyor.
Programı izlemek isteyenler, ''Yeni Ufuklar'' 13 Eylül Cumartesi akşamı saat 19.00'da Cnn Türk'de..
Tevrat'ın Musa Peygamber'in hayatının anlatıldığı bölümlerinden uyarlanan filmlere bir yenisi de usta yönetmen Ridley Scott tarafından ekleniyor. Musa'nın doğumu, Mısırlı firavun ailesine girişi ve Musevi halkını Mısır'dan çıkarışını ele alacak olan filmin oyuncu kadrosu da göz dolduruyor. Christian Bale, Ben Kingsley, Sigourney Weaver, John Turturro, Aaron Paul gibi isimlerle epik bir sinema ziyafeti izleyici bekliyor.
The Theory of Everything
Her Şeyin Teorisi; günümüzün en zeki, en ünlü fizikçisi Stephen Hawking ile 1960’larda Cambridge’de okurken aşık olduğu sanat bölümü öğrencisi Jane Wilde’ın hikayesini anlatıyor.
Boyhood
Before Sunrise, Before Sunset ve Before Sunset’ten oluşan üçlemesiyle sinemaseverlerin gönlünde taht kuran Richard Linklater’ın, 2002 yılından beri her sene 4 oyuncusuyla buluşarak çektiği Çocukluk'un Çekimleri 12 yıldır sürüyor.Ellar Coltrane’in canlandırdığı Mason adlı bir çocuğun ilk okul yıllarından koleje girmesine kadar olan süreçteki büyümesine tanıklık ettiğimiz film, onun bir yandan boşanmış anne ve babasıyla yaşadıklarına odaklanırken, bir yandan da Linklater’in kendi kızı Lorelei Linklater’ın canlandırdığı sinir bozucu kız kardeşi Samantha ile olan ilişkisine dikkat kesiliyor. Mason’a çocukluktan ergenliğe geçişteki 12 yıllık yolculuğunda eşlik ettiğimiz Çocukluk; bize hiç çaktırmadan deneyimin, büyümenin, değişen ve kaçan anların benzersizliğini anımsatıyor.
Unutursam Fısılda
Birbirlerine âşık iki genç olan Ayperi ve Tarık'ın her şeyi geride bırakarak, müziğin ve hayallerinin peşinde verdikleri mücadeleyi konu alan film, 29 Ekim’de izleyicisiyle buluşacak. Yönetmenliğini Çağan Irmak'ın yaptığı filmin kadrosunda Farah Zeynep Abdullah, Mehmet Günsür, Kerem Bürsin başrollerde yer alıyor.
"Dünya: Bir Gezegenin Öyküsü" (Earth: Making Of A Planet), toz taneciklerinin bir araya gelerek gezegenimizi oluşturduğu zamanlardan başlayarak, yüz milyonlarca yıl devam eden çalkantılı kavurucu sıcaklıkları, acımasız buzul çağını, Dünya'da meydana gelen en büyük kitlesel yok oluşu ve insanoğlunun yükselmeye başladığı dönemi kısaca Dünya'nın 4,5 milyar yıllık hikayesini anlatan bir belgesel. Muhteşem bilgisayar destekli görüntüler ve sürükleyici anlatımı ile gezegenimizin jeolojik tarihinin en ilgi çekici ve en hareketli anlarını daha önce görülmemiş bir şekilde izleyeceksiniz.
Yuva (Home) belgeseli, Dünya'nın nasıl oluştuğundan başlayarak günümüze kadar evimiz olan dünyayı bize anlatıyor. Hatta günümüzün de ilerisine giderek dünyaya verdiğimiz zararların bize nasıl yansıyacağından bahsediyor.
Belgeselin temelde öğütlediği ise tüm bu yaptıklarımıza rağmen dünyayı kurtarmak için çok geç değil.
The Incredible Human Journey; insan irkinin ne zaman ortaya ciktigini, nasil dunyaya yayildigini anlatan bir BBC belgeseli. Bu belgeselle ne kadar yeni bir tur oldugumuz, en fazla 200.000 yila kadar uzanan tarihimizde 130.000 yil boyunca afrikada kaldigimiz, son 70.000 yilda ise tum dunyaya yayildigimiz anlatılıyor.
Dünya gezegeni tahmin edemeyeceğimiz bir güç kaynağıdır ve bu güç tarih kitaplarında nadir olarak yer alır. Bu belgeselde yeryüzünün sahip olduğu bu gücün, medeniyetlerin doğuşundan modern dünyaya kadar insanlık tarihini nasıl etkilediğine tanıklık ediyoruz. Jeolojik, coğrafi, iklimsel vb. koşulların insanların hayatını nasıl değiştirdiğini görme şansı buluyoruz. BBC yapımı olan belgeselin bölümleri şu şekilde: 1- Derinler, 2- Su, 3- Rüzgar, 4- Ateş, 5- İnsan Gezegeni
Çevremizdeki her şeyin bir hikayesi vardır… Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun. Ayakkabı bağından sokak lambasına, bisikletin icadından ilk sakıza, kahvenin keşfinden insanoğlunun aynayla ilk karşılaşmasına; Gündelik Şeylerin Destansı Hikayesi 3 Ağustos Pazar günü 21:20’de CNN TÜRK’te.
Yaşam kaynağımız dünya... Akıl almaz bir makine… Farkında olsanız da olmasanız da derin dünyanın hareketleri yaşamınızı etkiliyor. Dünyanın merkezine akıl almaz bir yolculuk.. BBC yapımı "Derin Dünya" belgeseli CNN Türk kanalında..Yer bilimine ilgi duyanların mutlaka izlemesi gereken bir yapım..
Ağlayan Devenin Öyküsü; Almanya'nın Münih şehrinde Film okulunda okuyan Moğolistanlı Byambasuren Davaa isimli öğrenci ile İtalyan Luigi Falorni isimli İtalyan öğrencinin bitirme projeleri olarak çektikleri bir belgesel film.
Belgesel; kırsal Moğolistan görüntülerine ve Moğol köylüleri ile evcil hayvanları arasındaki diyaloglara yer veren, fabl tadında, masalımsı anlatımı ile büyüleyici, develerin yaşamına dair ne kadar az şey biliyormuşuz dedirten bir yapım.
Moğolistan Gobi Çölü'nde yaşayan bir ailenin doğal yaşamlarını doğal sesler eşliğinde bize aktaran belgesel, doğum yapan ve bir sebeple yavrusunu emzirmeyi reddeden bir deve ile devenin sahibi ailenin anne deveyi ikna etme çabaları üzerine etkileyici bir çalışma. Konu aslen emzirmeyi reddeden anne deve üzerine kurulu olsa da, Gobi Çölü'nde yaşayan insanların doğa şartları ile nasıl rahat ve huzurla mücadele ettiklerini de gösteriyor.
Why Poverty? (Neden Yoksulluk?) belgeseli dünyanın çeşitli köşelerinden örnekler ve portrelerle yoksulluğun çeşitli yönlerini anlatıp tartışıyor.
Dünya çapında hayata geçirilen bir proje olan Why Poverty? (Neden Yoksulluk?); Brian Hill, Ben Lewis, Alex Gibney, Hugo Berkeley ve Osvalde Lewat, Bosse Lindquist,Weijun Chen, Mona Eldaief ve Jehane Noujaim, Christoffer Guldbrandsen gibi ödüllü yönetmenler tarafından gerçekleştirilen 8 uzun metrajlı belgeseli ve genç yönetmenlerin 10 kısa filmini izleyicilerle buluşturuyor.
Belgeselin bölümleri şöyle;
1.bölüm-Parayı bastırın
2.bölüm-Park caddesi 740
3.bölüm- Herşeyin başı eğitim
4.bölüm- Zavallı biz
5.bölüm- Güneşin anneleri
6.bölüm- Afrika'yı soymak
7.bölüm- Türkiye'de yoksulluk
8.bölüm- Dünya'ya hoşgeldin
Belgeselden bir bölümü de aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
Yaşam kaynağımız Dünya..Göktaşları ve kuyruklu yıldızlarla dolu, tehlikeler altında bir yörüngede..Ama tüm bunlara rağmen yaşam için en uygun yerde..Dünyayı bu kadar olağanüstü yapan ne? Gezegenimiz hakkında merak edilen herşey bu belgeselde..
Konu: Yapımı 5 yıl süren ve 25 farklı ülkeden kareler barındıran belgesel, Samsara (Dünya) döngü felsefesi üzerine inşa edilmiş eşsiz bir yapım. Yeryüzünün çeşitli yerlerinden inanışları, endüstriyel ortamları, felaket bölgelerini ve doğal güzellikleri işleyen yapım, dünyanın 5 kıtasından görsel bir şölen içermekte.
İçerisinde hiçbir diyalog olmayan ve tamamen görsellik üzerine çekilmiş bir belgesel film. Aynı zamanda Baraka belgeselinin de yönetmeni olan Ron Fricke'nin bu belgeselini de izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.
Belgeselin beni en çok etkileyen kısımlarından biri olan ''food sequence'' videosunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
Belgesel, soğuk ve sıcağa neden olan enerjinin işleyişinin keşfine kadarki zaman içerisindeki çabaları anlatarak başlayıp sonrasında mutlak sıfıra ulaşma çabalarının bizleri getirdiği ve getirebileceği yerlere değiniyor.
Surrey Üniversitesi Kuramsal Fizik Profesörü Jim Al-Khalili, 3 bölümlük bu belgeselde bize atomun keşfi ve bilim adamlarının günümüze kadar anlamaya çalıştığı, bildiğimiz kuralların işlemediği atom altı dünyasını doyurucu bir anlatımla sunuyor.
11 bölümden oluşan belgeselde, elektronlar protonlar, nötronlar ve bunlar gibi isimlerini duyup da ne olduklarını pek anlayamayacağımızı düşündüğümüz diğer madde ve kuvvet parçacıkları tanıtılıyor.
Atomların, atom altı parçacıkların dünyasında baş döndürücü bir yolculuğa siz de katılın..
Derin Çığlık/ 263 belgeselinden de tanıdığımız Metin Kaya'nın yönetmenliğini yaptığı ve 1990-91 Grevi ile Ankara yürüyüşünü konu alan ''100 Bin Kişiydiler''Belgeseli, Zonguldak kömür işçilerinin grevini ve ''Büyük Madenci Yürüyüşü'' olarak tarihimize geçen olayı anlatıyor. Belgesel, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir eylemin öyküsünü, eylemi yaşayanların ağzından anlatıyor.
(CNN Türk'te yayınlanan ''Hayatın Tanığı'' programında bu akşam saat 19:10'da ''Büyük Madenci Yürüyüşü'' belgeseline yer verilecek eğer kanalın programında herhangi bir değişiklik olmazsa. İzlemek isteyenler kaçırmasın)
Blind Spot, global petrol üretiminin yakın gelecekte maksimum kapasiteye ulaşıp rezervlerin tükenmesi sonucu azalmasının yol açacağı sonuçları irdeleyen bir belgesel.
Adolfo Doring'in yönettiği belgeselde, sosyoloğundan fizik profesörüne, ekonomistinden tarihçisine birçok uzmanın görüşlerine başvurulmuş bu belgeselde, içinde doğduğumuz çağ ve sosyal çevreler itibariyle doğanın bize sunduğu birtakım kaynakları nasıl cepte gördüğümüzden bahsedilirken bize işin aslında pek de öyle olmadığı hatırlatılıyor.
Ayrıca, petrolün tarımdan ilaç sektörüne, sanayiden hammadde teminine kadar
sayısız alanda kritik öneme sahip olmasından ötürü petrol fiyatlarının, arz talep dengesi bozulduğunda tavan yapmasının global ekonomiyi ne kadar derinden etkileyeceğinin
Yönetmen Fatih Akın, ''Cennetteki Çöplük'' belgeselinde Karadeniz Bölgesi'nin en önemli sorunlarından biri olan çöp toplama alanlarını ve bu alanların oluşturduğu çevresel tehdidi konu alıyor.
Alman yapımı 98 dakikalık belgesel filmde Fatih Akın, Trabzon yakınlarındaki Çamburnu köyü halkının 2007 yılında beldelerine kurulan çöp depolama merkezine karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor.
Belgeselde yerel halkı temsil eden Belediye Başkanı Hüseyin Alioğlu'nun yürüttüğü adalet mücadelesi önemli bir yer tutuyor. Merkezi otoritenin Ankara'da yaptığı masa başı planlara ve bürokratların sonu gelmez yalanlarına karşı vicdanın sesi olarak izlediğimiz Hüseyin Alioğlu'ndan, kanunlara göre çöp depolama alanlarının yerleşim bölgelerine uzaklığının en az 1 km olması, içme suyu kaynaklarına uzak olması ve çöpten çıkan kirli suların arıtılması gerektiğini öğreniyoruz. Oysa bir şirketin minimum maliyet mantığıyla yaptığı tesis, yerleşim yerlerinin hemen yanı başına kuruluyor ve arıtılması gereken kirli su, Doğu Karadeniz'in yoğun yağmurlarıyla sürekli toprağa, derelere ve denize karışıyor. Bürokratların bu çevre felaketine dair ufku ise, çöplükten yayılan yoğun kokuyu önlemek için çöplerin üzerine parfüm sıkmak gibi absürdlüklerin ötesine geçemiyor.
Doğu Karadeniz'in tek mavi bayraklı kıyısı Trabzon-Çamburnu artık kuzgunların mekanı.
7 yıl önce çöp tesisi yapılan bölgenin hali perişan. Çamburnu, artık felaket habercisi kuzgunların adresi oldu. Fatih Akın'ın çektiği belgeselde dile getirilen kaygılar bir bir gerçekleşiyor ne yazık ki..
Karadeniz halkının HES projelerine karşı yürüttüğü mücadelenin belgeseli olan ''Bir Avuç Cesur İnsan''; doğa için, yaşam için ve çocukları için isyan eden, nehirlerini şirketlere vermemekte kararlı köylülerin, o nehirleri satmakta ısrarlı olanlara isyanının filmi.
Bu film, kendi varoluşuna ve gelecek nesillere karşı duyduğu vicdani sorumlulukla hareket eden bir avuç cesur insanın üç senelik hikayesi.. Rüya Arzu Köksal; köylülerin gerçek, sakınmasız ve kararlı mücadelelerine samimi yaklaşımıyla her birimizi uyanmaya davet ediyor.
Genco Erkal tarafından açık hava tiyatrosuna dönüştürülen Eminönü'deki Ali Paşa Hanı, büyüleyici tarihi dokusu ve özlenen atmosferiyle bu yıl da ''Yaşamaya Dair''le tiyatro severleri ağırlamaya devam ediyor.
Genco Erkal'ın, Nazım'ın 50. Ölüm Yıldönümü vesilesiyle titizlikle kurguladığı ve yönettiği, şairin Bursa Cezaevi'ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım'a olan tutkusunu anlatan, giderek sürgün yıllarına ve vatan hasretine odaklanan oyun, sezonun tam da sonunda kaçırılmaması gereken eserlerden biri.
Tülay Günal duruluğu, sesi ve karizması ile kusursuz bir performans sergilerken, Genco Erkal ise enerjisi ve kusursuz tonlamaları ile Nazım Hikmet'i yaşatıyor seyredenlere.
Sermaye sahiplerinin egemen olduğu günümüzde zenginle fakir arasındaki uçurum daha fazla açılırken, özgürlük adına yıprattığımız sinirlerimizin had safhada olduğu şu günlerde hem Nazım'ı hatırlamak, hem de Genco Erkal ve Tülay Günal'ın harika performansları için kesinlikle izlenilmesi gereken bir oyun.
Buarada belirtmeliyim ki, oyun biletleri Biletix'in sayfasında tükenmiş olarak gözükebiliyor bazen. Bu sizi yanıltmasın. Dostlar tiyatrosunu arayarak biletinizi alabilir yada yerinizi ayırtabilirsiniz. Çünkü Biletix gişesinde biletler tükendi yazısını görünce moralimiz bozuldu bizim de ilk başta ancak tiyatroyu arayıp şansımızı denedik ve aslında yer olduğunu öğrendik. Bunun sebebi de, Dostlar Tiyatrosu'nun, Biletix'e sadece belli koltukları tahsis etmesi olabilir diye düşünüyorum.
Ayrıca, Biletix'te tam bilet 56 TL iken, Dostlar Tiyatrosunun gişesinden 50 TL'ye temin edebiliyorsunuz. Öğrenci biletleri de aynı şekilde Biletix'te 31 TL iken, tiyatro gişesinden 25 TL'ye alabilirsiniz. Dolayısıyla Biletix'in ekstra olarak kestiği 4 TL'lik hizmet bedelini de eklersek buna, biletinizi kişi başına 10 TL daha ucuza temin ediyorsunuz eğer biletinizi tiyatronun kendi gişesinden alırsanız . Bu parayla da bir oyun daha izlenir Devlet tiyatrolarında :)
Buarada, Nazım Hikmet oratoryosundan da bahsetmemek olmazdı bu post'ta. Piyanist ve besteci Fazıl Say'ın Nazım Hikmet'in şiirlerini bestelediği, Genco Erkal ve Zuhal Olcay'ın ise şiirleri senfoni orkestrası eşliğinde seslendirdiği bu müzik ziyafetini tekrar tatmak isteyenler için aşağıda youtube videosunu da paylaştım :)