10 Ekim 2013 Perşembe

The Intouchables (Can Dostum)




The Intouchables (Can Dostum); İngilizce dışında, yabancı bir dilde, tüm zamanlarda en fazla gişe hasılatını elde eden yapım olarak sinema tarihine geçen bir film. Gerçek bir hikayeden uyarlama ve gerçek hayat hikayelerin tadı ise gerçekten bir başka oluyor..


Filmin konusuna gelince, Çok zengin bir aristokrat olan Philippe, yamaç paraşütü kazası sonrası felç geçirir ve boyundan aşağısı tamamen hissizleşir, Driss ise hapishaneden yeni çıkmış bir işssizdir. Philippe, 7 gün 24 saat boyunca üstlenmesi için Driss'i evine yatılı yardımcı olarak alınca ikisinin de dünyası değişir. Normal şartlar altında hiçbir zaman yanyana gelmeyecek bu ikili, iyisiyle kötüsüyle hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar.

Film; hayatta bir noktadan sonra, kültür ve sınıf farklılıklarının ortadan kalkması temasına odaklanan ve dram-mizah arasında gidip gelen bir yapım. Fransız sinemacılar, Olivier Nakache ve Eric Toledano'nun beraber yazıp yönettiği filmin başrollerinde ise, François Cluzet ve Omar Sy var.
Omar Sy ise, oyunculuğuyla olayı aşmış zaten. İçine Pascal Nouma kaçmış gibi bir performans sergiliyor filmde :)  (Pascal da, Senegal asıllı bir Fransız olduğundan, ara ara Pascal'ı anımsattı bana.)
Bununla birlikte, film, sekiz dalda Fransızların Oscar'ı, Cesar'a aday gösterilmiş ve performansıyla Omar Sy, en iyi erkek oyuncu ödülünü almış. Omar Sy'ın bu ödülü sonuna kadar hakettiğini düşünüyorum ben de..

Filmin müzikleri de oldukça başarılı..Soundtrack'ini ne yapıp edip edinmek lazım bir yerlerden..
Aşağıda da, filmdeki en sevdiğim parçalardan bazılarını paylaştım sizlerle..
   
     


                                       


          

                                                    

Canı çektiğinde özel uçağına atlayıp yamaç paraşütü yapmaya gidecek kadar çok olan parasının gücüyle hastalığını arka plana atan bir adamın hayatındaki tek eksik olan dostluğu, açık sözlü ve samimi bir zencide bulmasının öyküsü olan Can Dostum, sonuç itibariyle keyifli ve akıcı bir şekilde kurgulanmış. Boyundan aşağısı tutmayan bir insana acımadan, hatta gülerek izleme farkını yaşatması açısından da emsallerinden oldukça farklı..İçinde istismar yada duygu sömürüsü barındırmayan, çok tadında bırakılmış, hafif ama bir o kadar da derin bir film. Dolayısıyla ,keyifli vakit geçirmek isteyenler için biçilmiş bir kaftan diye düşünüyorum. Fransız filmlerine karşı önyargılı olanlar, bu film ile birlikte düşüncelerini değiştireceklerdir :)

Hepinize iyi seyirler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder