21 Ekim 2013 Pazartesi

Amerikan Rüyası Belgeseli



                                              

Amerikan Merkez Bankası ya da dünyaca bilinen adıyla Federal Reserve Bank (FED) özel sektöre ait. Yani devletin piyasaya süreceği parayı, özel şirketlerin sahip olduğu merkez bankası basıyor ve devlete satarak para kazanıyor. Bir anlamda devletin kendi parası üzerinde kontrolü ve etkisi yok. Bugün dünya genelinde İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Avustralya gibi merkez bankaları 15-16 finans kartelinin kontrolünde. Bank of America, HSBC, JP Morgan Chase, Kanada Royal Bank, UBS, Deutche Bank gibi özel kurumlar, herkes tarafından devlet kontrolünde bulunduğu zannedilen merkez bankalarının sahibi kurumlar.  
Peki nasıl oldu da hükümetlerin veya özerk bir yapının kontrolünde olması gereken Merkez Bankaları, özel sektörün eline geçti? 

Bunun cevabını arayanlar aşağıdaki ''The American Dream'' (Amerikan Rüyası) isimli çizgi-belgesele göz atabilirler.







ROTHSCHILDLER - DÜNYANIN EN ZENGİN AİLESİ

Hikayeyi biraz başa saralım. Frankfurt Eşkinaz Yahudileri'nden Mayer Amschel Rothschild'in (1744-1812) 18. yüzyılın sonlarında kurduğu finans imparatorluğu, modern dünyanın gelmiş geçmiş en büyük servetine sahip ailesini meydana getirdi. 3 trilyon dolar gibi bir parayı kontrol eden ailenin babası Amschel Rothschild, Frankfurt merkezli finans işlerini beş oğlu vasıtasıyla Avrupa'nın beş şehrine yaydı. Oğulları Amschel'i Frankfurt'a, Salomon'u Viyana'ya (1820), Nathan'i Londra'ya (1798), Calmann'ı Napoli'ye (1821) ve en küçük oğlu Jakop'u Paris'e (1812) gönderdi. Hepsi gittikleri ülkenin finans sektöründe etkin oldu. 19. yüzyılın ortalarında Rothschild Ailesi Avrupa'nın banka sisteminin tamamını kontrol altına aldı.
Baba Rothschild'in söylediği, ''Ülkenin para birimini kontrol ettiğim sürece, siyaseti kimin kontrol ettiğini umursamam,'' sözü oğulları tarafından da başarılı bir şekilde faaliyet gösterilen ülkelerde uygulandı.  
Krallara ve devletlere borç para vermek özel sektöre para vermekten daha karlıydı. Rothschild Ailesi bunu keşfederek 200 yıla yakın zamandır dünyanın finans kontrolünü elinde tuttu. 
BARONLARIN ARKASINDAKİ BARON
İlk kuşak evliliklerini genelde kuzenleri ile yaparak servetin aile içinde kalmasını sağlayan Rotshchildler, Avrupa'da demiryolları, yollar, köprüler, binalar ve pek çok yatırımı finanse etti. 1850 yılındaki servetleri 10 milyar dolara ulaştı. 19. yüzyılın sonunda dünyadaki tüm servetin yarısını ailenin kontrol ettiği tahmin ediliyor. Amerika'nın en zengin aileleri olan Rockefeller Ailesi, demir çelik devi Carnegie, ülkeyi baştan sonra saran dev demiryolu şirketi Hermann, Rothschildler tarafından finanse edildi. Güney Afrika'daki altın ve mücevher işleri kontrolleri altındaydı. 
1. Dünya Savaşı'nda J.P. Morgan Amerika'nın en zengin adamı olarak biliniyordu. Ölümünden sonra anlaşıldı ki, J.P. Morgan Rothschild'in destek verdiği adamlarından biriydi. J.P. Morgan, Amerika'nın devleri GE, Dupont, AT&T, General Motors'u finans eden finansördü. Morgan'ın ortağı Edward Grand ise uzun yıllar Bank of England'ta Rotschild Ailesi'ne çalışan bir bankacıydı.
BANK OF ENGLAND NASIL ELE GEÇİRİLDİ?
İsveç Merkez Bankası Sveriges Riksbank'ten sonra dünyanın en eski ikinci merkez bankası 1694 yılında Bank of England adıyla Londra'da kurulmuştu. Daha sonraki yıllarda kurulacak modern merkez bankalarına model teşkil eden Bank of England, 1815'te akıllara durgunluk veren bir operasyonla Rothschild Ailesi'nin kontrolünü ele geçirdi. (Aile bunu inkar etse de)
Fransa ile İngiltere'nin karşı karşıya geldiği Waterloo Savaşı, modern dünyanın gördüğü ilk piyasa spekülasyonlarından birine sahne oldu. Şu an Belçika sınırları içindeki Waterloo Cephesi'nde, İngilizler Fransızları yendi. Cephedeki bu gelişmenin Londra'ya ulaştırılması gerekiyordu. Londra'daki yatırım ve finans işiyle uğraşan Nathan Rothschild, bu haberin aciliyetinin bilincindeydi ve adamlarından birini İngiliz sınırına yakın bir yere konumlandırmıştı. Öyleki Rothschild'in adamı Fransız Napolyon'u yenen İngiliz komutan Dük Wellington'un kişisel kuryesinden önce zafer haberini Londra'ya ulaştırdı. 
Savaşı Napolyon'un kazanması, İngiltere'nin çöküşü anlamına geliyordu. Nathan Rothschild, İngiltere'nin savaşı kazandığını bilmesine rağmen borsadaki hisselerini, bonolarını satmaya başladı. Borsada etkinliği ile bilinen Rothschild'in hisselerini satması, Fransa'nın savaşı kazandığı anlamına geliyordu ve diğer yatırımcılar da onu takip etti. İngiliz devlet tahvilleri, bonoları, hisseleri hızla satıldı, piyasa çöktü. Sonrasında Nathan Rothschild gizlice satılan hisseleri topladı. Bu olaydan sonra sadece hisse ve bono piyasası değil Avrupa'nın en köklü merkez bankası olan Bank of England'ta ailenin kontrolüne geçti. 
İngiltere'deki operasyon tamamlandıktan sonra Rotschild Ailesi yönünü Amerika'ya döndü. 1817 yılında Amerika Kongresi ülkenin özel sektör tarafından kontrol edilen merkez bankası Second Bank of the United States'in kuruluşuna izin verdi. 4 bine yakın yatırımcı bankanın yüzde 80'ini elinde bulundururken, sadece yüzde 20'si Amerikan Federal Hükümete aitti. Amerika'nın önde gelen zenginlerinin kontrol ettiği bankanın bin kadar yatırımcısı Avupalı'ydı. Banka 1836'ya kadar faaliyet gösterebildi. 
1837-1862 yılları arasında resmi bir merkez bankası olmaksızın faaliyet gösteren ABD, 1837-1913 arası ulusal bankaların aktif olduğu dönemi yaşadı. 
AMERİKA MERKEZ BANKASI ÖZEL SEKTÖRÜN KUCAĞINA NASIL DÜŞTÜ?
1907 yılında yaşanan finansal krizde Amerikalılar bankalara hücum etmiş, halktaki paniği dindirmek ve finans sistemine güveni sağlamak için 1908 yılında Başkan Theodore Roosevelt, Ulusal Para Komisyonu kurulmasına karar vermişti. Halk arasında güçlü bir merkez bankasına ihtiyaç olduğu hissi uyandırmak için bu panikler şarttı. Bir benzer panik 1893 yılında yaşanmış. J.P. Morgan, Amerikan devletine borç vererek ülkeyi iflastan kurtamıştı. Roosevelt'in kurduğu komisyon bir çalışma grubu oluşturup Kanada, Meksika, İngiltere, Fransa ve Almanya'ya gidip merkez bankası sistemlerini inceledi. 300 bin dolar masrafla 1909-1912 yılları arasında 30'a yakın rapor yayınladı. 
JEKYLL ADASI'NDA GİZLİ TOPLANTI
Komisyonun ülke ülke gezdiği dönemde 22 Kasım 1910 akşamında New Jersey'nin Hoboken şehrinde ülkenin en tepe noktasındaki finans baronları gizli bir toplantı için trene binmeye hazırlanıyordu. Kimse neden bir arada olduklarını, nereye gittiklerini ve ne konuşacaklarını bilmiyordu. Grubun misyonun ne olduğu yıllar sonra anlaşıldı. Georgia eyaletinin Jekyll Adası'ndaki bir malikanede gerçekleştirilen ve Amerika'nın gidişatını değiştiren gezi, özel sektör kontrolünde bir Amerikan Merkez Bankası nasıl kurulabilir sorusuna cevap bulmak içindi. 
Ulusal Para Komisyonu'nun başkanı olan ve kendisi de zengin bir bankacı aileden gelen Senatör Nelson Aldrich'in başını çektiği heyette, Frank Vanderlip (National City Bank of New York'ın başkanı ve Rockefeller Ailesi'nin temsilcisi), Henry P. Davison (J.P. Morgan Company'nin ortağı), Charles D. Norton (J.P. Morgan'ın kontrol ettiği First National Bank of New York'un başkanı) ve Paul Warburg (Kuhn, Loeb & Company yatırım bankası yöneticisi) yer aldı. 
Paul Warburg'a çalıştığı şirketten ABD'de merkez bankası kuruluşuna lobi yapması için yıllık 500 bin dolar maaş bağlanmıştı. Warburg'un kendisi gibi Alman Yahudisi olan ortağı Jacob Schiff'in dedesi de Rotschild Ailesi ile Frankfurt'ta 'Green Shield'' diye bilinen beş katlı büyük bir evi paylaşmıştı. 
Amerikan merkez bankasını kurmak için uğraş veren heyette yer alan Avrupa'nın en büyük üç bankacı ailesi Rotschild, Schiff ve Warburg aynı zamanda evlilikle yoluyla birbirleri ile akrabaydı. Heyet Başkanı Senatör Aldrich'in kızı Rockefeller'in veliahtı John D. Rockefeller ile evliydi. (Çiftin beş çocuklarından David daha sonraki yıllarda J.P. Morgan Chase'in başkanlığını da yaptı)
Toplantıdan 3 yıl sonra 22 Aralık 1913'te oylamaya katılanların büyük bir kısmının Noel tatilinde olduğu bir gece yapılan oylama ile Amerikan Merkez Bankası yasası 60 hayır oyuna karşın 298 evet oyuyla (Federal Reserve Act) önce Kongre'de kabul edildi. 76 üye oylamaya katılmadı. Ertesi gün Senato yasayı 43 evet, 25 hayır oyuyla onadı. 27 senatör oylamaya katılmadı. Daha önce yasaya hayır diyeceğini söyleyenler de evet yönünde oy kullandı. 1912 seçimlerinde aldığı finansal destek karşılığında 'Başkan olması durumunda Federal Reserve Yasası'nı onaylayacağını' söyleyen Başkan Woodrow Wilson sözünü tuttu. Wilson'un daha sonra söylediği, ''Farkında olmadan ülkemin geleceğini mahvettim,'' sözü tarihe geçti. Amerika tarihinde suikast girişiminde bulunulan 9 başkanın hepsinin Federal Reserve'in kontrolüne karşı çıkan isimler olması bir tesadüf olarak tarihte yerini aldı. 
1816 yılında Bank of England'in özel sektörün eline düşmesinden yaklaşık 100 yıl sonra Amerika Merkez Bankası da özel bankaların kontrolüne geçti. 

Kurulan Merkez Bankasını oluşturan Bankalar ise şöyle;
Merkez Bankası’nın özel banka kartellerinden oluştuğu ve bu bankaların sahibinin Yahudi kökenli olduğuna dikkat çekiliyor. Bu karteller ise şu şekilde sıralanıyor.
1) Rothschild Banks of London and Berlin.
2) Lazard Brothers Banks of Paris.
3) Israel Moses Seif Banks of Italy.
4) Warburg Bank of Hamburg and Amsterdam.
5) Lehman Brothers of NY.
6) Kuhn, Loeb Bank of NY (Now Shearson American Express).
7) Goldman, Sachs of NY.
8) National Bank of Commerce NY/Morgan Guaranty Trust (J. P. Morgan Bank - Equitable Life - Levi P. Morton are principal shareholders).
9) Hanover Trust of NY (William and David Rockefeller & Chase National Bank NY are principal shareholders).
'FED faizi indirdi mi, çıkardı mı' diye yüreği ağzında bekleyenler, aslında bu oyunu kimin yönettiğini görmeli. Tabii hiç bir şey değişmeden devam etse bile. 
(bu yazı Cemil Özyurt'un Paralimanı.com sitesindeki yazısından alıntıdır - Daha fazla bilgi için:  http://www.paralimani.com/abd-merkez-bankasi-ozel-sektorun-eline-nasil-gecti-yazisi-31518/)





2 yorum:

  1. Söz konusu FED, CFR, R'li aileler olunca bu yazıyı da okumak gerektiğine inanıyorum: http://www.ayorum.com/haber_oku.asp?haber=2913
    Özellikle Arap Baharı, Saddam ve Kaddafi'nin neden öldürüldükleri, neden Suriye'nin başında Esad'ın istenmediği anlamak için okumak gerekir. Hepsinin ortak noktası petrolü batılı ülkelere dolar veya euro karşılığı değil altın karşılığında satmak istemeleri ve bunu bütün Arap dünyasına yaymalarıdır...

    YanıtlaSil
  2. Link için tesekkurler..Bu konuyu da es geçmemek lazım..Sonuçta Dünyadaki gerçekler bunlar..

    YanıtlaSil